Çarşamba gecesi virdi

Posted by

Çarşamba gecesi virdi

Bismillâhirrahmânirrahîm
İlâhî ismüke seyyidü’l-esmâi. Ve biyedike melekûtü’l-erdı ve’s-semâi. Ente’l-kâimü
bi-külli şey’in. Ve hüve alâ külli şey’in. Sebete leke’l-ğınâü. Ve’ftekara ilâ feydı
cûdike’l-akdesi küllü mâ sivâke’l-hüvvü ve’l-ene.
Es’elüke bismike’llezî cma’te bihî beyne’l-mütekâbilâti ve müteferrikâti’l-halkı
ve’l-emri. Ve ekamete bihî ğaybe külli zâhirin ve azherte bihî şehâdete külli
ğaibin.
En tehebe lî samedâniyyeten üsekkinü bihâ müteharrike kudratike hattâ yeteharrake fiyye küllü sâkinin. Ve yesküne fiyye küllü müteharrikin. Fe-ecidenî kıblete külli müteveccihin. Ve câmi’a şetâti külli muteferrikın min haysü ismike’llezi teveccehet ileyhi vichetî v’admahallat ındehû irâdetî ve kelimetî fe-yaktebise küllün minni cezvete hüden tâmmin hüve min (imâmeti’ferdi Muhammedini’l-Mustafa sallallâhü aleyhi ve selleme’llezî levlâhü lem tesbüt). Enâniyyetü’l-muktebesi li Mûsâ aleyhi’s-selam.
Yâ men hüve yâ hüve hüve mâ hüve ve lâ ene es’elüke bi-külli ismin istemedde min elfi’l-ğaybi’l-muhîtı bi-hakîkati külli meşhûdin en tüşhidenî vahdete külli metekessirin  fî bâtıni külli hakkın ve kesrete külli müvahhıdin fî zâhiri külli hakîkatin sümme
vahdete’z-zâhiri ve’l-bâtıni hattâ lâ yahfâ aleyye ğaybün zâhirun.
Ve lâ yağîbü annî hafiyyün bâtınün. Ve eşhidni’l-külle yâ men bi-yedihî melekûtü külli şey’in ente ente kuli’llâhü sümme zerhüm fî havdıhim yela’bûne. Elif lâm mîm Allâhü lâ ilâhe illâ hüve’l-hayyü’l-kayyûmü.
Seyyidî selâmün aleyke ente senedî sevâün ındeke sirrî ve cehrî tesme’u nidâî ve tücîbü düâ’i mehavte bi-nûrike zulmetî. Ve ahyeyte bi-rûhike meytetî. Fe-ente rabbî ve bi-yedike sem’ıy ve basarî ve kalbî melekte cemî’ıy. Ve şerrefte vadî’î. Ve a’leyte kadrî. Ve rafa’te zikrî. Tebârakte nûra’l-envâri. Ve kâşife’l-esrâri. Ve vâhibe’l-a’mâri. Ve mübile’l-estâri.
Tenezzehte fî sümüvvi celâlike an simâtilmuhdesâti. Ve alet rütbetü kemâlike
ani’t-tetarrukı ileyhâ bin-nekâisı ve’l-âfâti ve’ş-şehevâti. Ve enârat bi-şühûdi
zâtike’l-eradûne ve’s-semâvâtü.
Leke’l-mecdü’l-erfa’u ve’l-cennâtü’l-evse’u ve’l-ızzu’l-emna’u.
Sübbûhun kuddûsün rabbünâ ve rabbü’l-melâiketi ve’r-rûhı. Münevviru’s-
sayâsı’l-muzlimeti ve’l-cevâhiri’l-müdlehimmeti ve munkızu’l-ğarkâ min bahri’l-heyûlâ.
E’ûzü bike min ğâsikın izâ vekabe ve hâsidin ize’rtekabe. Melîkî ünâdîke ve ünâcîke münâcâte abdin kesîrin ya’lemü enneke tesme’u ve ya’tekıdü enneke tücîbü vâkıfün bibâbike vakfete mudtarrın lâ yecidü min dûnike vekîlen.
Es’elüke ilâhi bi’l-ismi’llezî efadta bihî’l-hayrâti ve enzelte bihi’l-berakâti ve menahte bihî ehle’ş-şükri’z-ziyâdâti.
Ve ahrecte bihî mine’z-zulümâti ve nesahte bihî ehle’ş-şirki ve’d-denââti. En tüfîda aleyye min melâbisi envârike mâ türaddü bihî annî ebsâre’l-e’âdî hâsiraten ve eydiyehüm kâsıraten.
V’ec’al hazzıy minke işrâkan yeclû lî külle emrin hafiyyin. Ve yekşifü lî an külli sirrin aliyyin. Ve yahriku külle şeytânin ğaviyyin.
Yâ nûra’n-nuri. Yâ kâşife külli mestûrin. İleyke merci’u’l-ümûri. Ve bike tüdfe’u’ş-şürûru. Yâ rabbi yâ rahıymü yâ ğafûru.
Ve salle’llâhü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve selleme teslîmen kesîran.

Anlamı:
Ya Rabbi! Senin ismin, isimlerin en yücesidir.
Yerin ve göğün hükümranlığı senin elindedir. Sen her şeye kaimsin ve her şeyden üstünsün.
Senin zenginliğin sabit olmuştur.
Senin mukaddes varlığının aydınlığı yanında her şey silik kalmıştır.
Senden başka her şey “o” ve “ben” olmuştur.
Halkın ve emrin birbirine yakın olanları ile ayrı olanları arasını cem ettiğin ve onunla her zahirin gaybını ikame ettiğin, her gaibin görüntüsünü onunla açığa çıkardığın isminin hürmetine samedaniyet nurundan vermeni senden istiyorum. Kudretimin hareketini ben onunla sakin kılarım. Nihayet bütün sakinlerde o hareketlenir ve bütün hareketlerde o sakinlenir. Benim kendime yöneldiğim, irademin ve sözümün onun yanında yok olduğu isminin cihetinden benliğimi, teveccüh eden herkesin yöneldiği kıblesi ve bütün çeşitli ayrılıkların birleştiricisi olarak bulurum.
Böylece herkes benden tam bir hidayet ateşi alarak faydalanır. O da kainatın, yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) tek önderliğindendir.
İktibas edenin bencilliği ise, Hz. Musa Aleyhisselâm’dan dolayıdır.
Ey O olan!
Ey O ne ise, O olan O!
Okyanus gaybının “Elif” inden uzayan bütün isimlerle Sen’den her görünenin hakikatini, her hakkın batınında çoğalan şeyin vahdetini ve her hakikatin zahirinde olan bütün tevhid ehlinin çokluğunu, sonra da zahirin ve batının bir oluşunu bana göstermeni istiyorum. Ta ki, zahir olan hiçbir gayb, bana gizli kalmasın ve batın olan hiçbir gizli, benden gaib olmasın.
Bana her şeyi müşahede ettir ey her şeyin hükümranlığı elinde olan!
Sen sensin.
قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
“Sen, Allah de. Sonra onları bırak, batıl dedikodularında oynayadursunlar.” (En’am suresi 91. ayet)
الم اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ الْحَيُّ الْقَيُّومُ
“Elif Lâm Mim. Allah, o Allah’tır ki, kendisinden başka hiçbir ilah yoktur. Diridir. Her şeye hakim olup varlıklar onunla kaimdir.” (Âl-i İmrân suresi 1 ve 2. ayetler)
Efendim! Selam senin üzerine olsun.
Sen benim dayanağımsın.
Senin yanında benim sırrım açıklığım eşittir. Sen benim çağrımı duyarsın ve duama icabet edersin.
Sen kendi nurunla benim zulmetimi yok ettin. Benim ölü bedenimi kendi ruhunla ihya eyledin. Çünkü sen benim rabbimsin. Benim duymam, görmem ve kalbim senin elindedir.
Sen benim bütün varlığımın sahibisin.
Sen benim durumumu şereflendirdin, kıymetimi yüce kıldın, zikrimi yükselttin.
Ya Rabbi! Sen nurların nuru olarak, ma’muriyetin vericisi olarak ve engelleri kaldırıp yol açıcı olarak mübareksin.
Sen, Celâlinin yüceliğinden dolayı sonradan meydana gelenlerin durumundan münezzehsin.
Senin kemalinin derecesi, noksanlıklardan, afetlerden ve şehvetlerden münezzehtir.
Gökler ve yer halkı, senin zatını müşahede ile aydınlanmıştır.
En yüce şerefler, en geniş cennetler ve en menedici izzet sana mahsustur.
Sen tesbih olunansın.
Sen mukaddes ve münezzehsin.
Sen bizim Rabbimizsin. Meleklerin ve ruhun da Rabbisin.
Karanlık kalenin aydınlatıcısı ve ham madde denizinde boğulanların kurtarıcısısın.
Karanlık çöktüğü zaman gece karanlığından ve kötülük işlediği zaman hasetçiden sana sığınırım.
Ey benim sahibim! Ben sana sesleniyorum ve kalbi kırık bir kulun yalvarışı ile sana sesleniyorum.
O biliyor ki, sen işitirsin.
O inanıyor ki, sen icabet edersin.
O, darda kalmış bir kulun duruşu gibi senin kapında durmaktadır.
O, senden başka vekil bulamaz.
Ya Rabbi! Kendisi ile hayırlar saçtığın ve onunla bereketler indirdiğin, şükür ehline olan ihsanını onunla ziyadeleştirdiğin, onunla zulmetten kurtardığın, alçakları ve şirk ehlini onunla yok ettiğin isminin hürmetine senden istiyorum.
Senin nurlarının elbisesinden üstüme feyizler saçmanı diliyorum.
Onun hürmetine yapılan dualar redd olunmaz.
Adilerin gözleri hüsrana uğramış ve elleri de kusurlu olarak kalır.
Ya Rabbi! Benim nasibimi tarafından bir aydınlatıcı eyle ki, O, her gizli işi benim için açığa çıkarsın, her sırrı bana aşikar eylesin ve her azgın şeytanı yaksın.
Ey nurların nuru!
Ey her gizli olanı açığa çıkaran! Bütün işlerin dönüşü sanadır.
Kötülükler seninle def olunur.
Ey terbiye eden, ey çok acıyan ve ey çok mağfiret eden!
Allah (c.c.)’ın salâtı ve çok selâmı Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimize onun âl ve ashabı üzerine olsun.

Çarşamba gecesi virdinin faydaları
1-) Sabah namazından sonra okuyan
a- Çeşitli ilimleri anlama gücüne sahip olur.
b- Korkularından kurtulur ve korkularından emin olur.
c- Fakirlikten kurtulur
2-) Her gün 31 defa okuyan
a- Selamete çıkar iç alemi temizlenir.
b- Şerlerden korunur, işleri açılır ve rızkı artar.

Yazıda geçen ayetlerin tamamı:
En’am suresi 91 ayet:
Arapça:
وَمَا قَدَرُواْ اللّهَ حَقَّ قَدْرِهِ إِذْ قَالُواْ مَا أَنزَلَ اللّهُ عَلَى بَشَرٍ مِّن شَيْءٍ قُلْ مَنْ أَنزَلَ الْكِتَابَ الَّذِي جَاء بِهِ مُوسَى نُورًا وَهُدًى لِّلنَّاسِ تَجْعَلُونَهُ قَرَاطِيسَ تُبْدُونَهَا وَتُخْفُونَ كَثِيرًا وَعُلِّمْتُم مَّا لَمْ تَعْلَمُواْ أَنتُمْ وَلاَ آبَاؤُكُمْ قُلِ اللّهُ ثُمَّ ذَرْهُمْ فِي خَوْضِهِمْ يَلْعَبُونَ
Okunuşu:
Ve ma kaderullahe hakka kadrihi iz kalu ma enzelallahuala beşerin min şey, kul men enzelel kitabellezi cae bihi musa nuren ve huden lin nasi tec’alunehu karatise tubduneha ve tuhfune kesira, ve ullimtum ma lem ta’lemu entum ve la abaukum, kulillahu summe zerhum fi havdıhim yel’abun.
Anlamı:
Allah’ı gereği gibi takdir etmediler. “Allah, beşere hiçbir şey indirmedi.” dediler. De ki: “Musa’nın insanlar için bir nur ve hidayet olarak getirdiği; sizin yazılı sayfalar haline getirip bir kısmını açıklayıp ama çoğunu da gizlediğiniz; sizin de atalarınızın da bilmediğiniz şeyler, kendisiyle size öğretilen Kitap’ı kim indirdi?” Sen, “Allah de.” Ve sonra bırak onları, daldıkları bataklıkta oynaya dursunlar!

Leave a Reply

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir